Çağrıya..

Çağrı,

Kardeşim.Dostum. Arkadaşım. Dünyanın bütün yemyeşil ormanlarını gözlerinde saklayan adam. Gülüşlerini gözüne yansıtan insanları kıskanmışımdır hep. Sanırım sende neyi kıskanıyorum desem ilk bunu söylerim. Bir de yeni başlangıçlarını. Asla hiçbirimizin anlayamayacağı azmini. Facebook profiline baktım yeniden açmışsın sayfanı mesela. Hepimizin bu hayata tutunamaya dair modelleri var ama hiçbirimizin azmi senin kadar kuvvetli değil. Şimdi yoğun bakımda hayata tutunmanı sağlayan da bu azim sanırım.

Yoğun bakımda olmanın üzerinden yaklaşık 2 hafta geçti. İlk hafta gel gitlerle psikolojimizi alt üst etsen de şimdilik durumlar iyi. Bazen senin gizli gizli bizimle oyun oynadığını düşünüyorum. En ufak bir haber inanılmaz hızla yayılıyor. İnanılmaz hüzünler inanılmaz sevinçler yaşıyoruz. Elinde bir kumanda var sanki bize bakıp eğleniyorsun. Uçakla zırt pırt beni o şehre getirmen hoşuna gidiyor belli veya herkesin taksilerle in bin yapması. Ulaşım sektörü belki de sayende ayakta kalıyor. Hoşuna giden başka şeyler de var mutlaka. O kadar insanın onca zaman sonra üniversitedeki dostluklarını anlaması. Onca “kırgınlığı” çöpe atması. Aslında yaşadığımız o süslü dünyaların çok da bir bok olmadığı gibi. O beyaz yakalarımızın aslında çoktan kirlendiği.

İnsan ruhundaki bazı depremler iyidir. Normal hayatımızda radikal bir değişiklik için ne yazık ki böyle radikal bir olay olması gerekmiş demek ki. Demek ki senin soluk alıp vermeni saniye saniye kapıdan takip etmemiz gerekmiş. Ayak parmağın kımıldadığında herkesin yüzünün gülmesi gerekmiş. Hayatımızı senin ciğerlerinde saklıyoruz. Senin ciğerlerinde, beyninde direniyoruz bu hayata. Direncin bitmesin kardeşim. O zaman bizde biteriz bunu unutma. Yoğun bakımın o soğuk havasına da çok alışma.

Gülüşünü bizden  daha fazla esirgeme kardeşim.