Ablacığım,
Kaç zaman geçti sana yazmayalı bilmiyorum. Yazmayalı ne kadar büyüdüm, ne kadar küçüldüm bilmiyorum. Neler geçti hayatımdan, geçenlerden neler kaldı bilmiyorum. Bildiğim tek şey geçen zamanda birikenlerin artık üzerime devrildiği. Anlamsız bir zaman öldürmenin, bu hayatta sadece vakit geçirmenin tüm benliğime kazıldığı. Sır üstü değil. Yürüyerek, koşarak, gülerek, müzik dinleyerek, gezerek ölümü beklemek. İçimde kocaman ama kocaman bir his, bir karanlık veya bir aydınlık ölümü bekliyor her anımda. Hayatta ölümü beklemenin verdiği acı kimi zaman üzerime çullanıyor, kimi zaman güldürüyor. Her anımda aklımın bir köşesinde duruyor. Artık kendini hatırlatmaya ihtiyaç bile duymuyor.
….
Çocukluğumdan belliydi sanırım. Ölüm kokulu Cahit Sıtkı’ya hayranlığım, erken ölen Orhan Veli’ye bir nevi sevinmem, ölüm dolu sinemalara, dizilere hayran olmam.
Daha fazla yazmayacağım. Öpüyorum ablacığım. Kendine dikkat et.
“Ölüm içimde
Ölüm dışımda
Ölüm talihsiz aşımda
Ölüm kuru başımda
Teselli benim gözyaşımda”
Rüşt Onur